24 Ocak 2021 Pazar


 

Türk denizcilik tarihi ile ilgili yabancı bir kaynak okumaya başlasınız, leventler tarafından gerçekleştirilen neredeyse her faaliyetin korsanlık, leventlerin de korsan olduğu vurgusunu hissedersiniz. Hatta Jack Sparrow’a ilham veren John Ward’ın, Kraliyet Donanması himayesinde özellikle İspanyol gemilerine karşı gerçekleştirdiği yağma korsanlık olarak adlandırılmazken, Yusuf Reis olmasıyla işler değişir.[1]

Bu kısır döngüden kopup, Yunan isyanının alevlendiği döneme geçelim.

Bağımsızlık savaşı sonrasında ABD'nin, Akdeniz’de özellikle İzmir limanına ulaşan rotalarda deniz ticaretinin bir parçası olmaya başlamasıyla, genç ülkenin bölgedeki deniz gücü dağılımına ilgi ve müdahalesi de artmaya başlar. Ticaret gemilerine tehdit teşkil eden İngiliz ve Fransız gemilerinden sonra Berberiler ile de sorunlarını halletmek üzere bölgede Amerikan harp gemileri görevlendirilir.

1820 yılında USS Spark isimli brik, İzmir liman ziyaretinde bulunan ilk Amerikan gemisi olur.

Bu yıllarda baş gösteren Yunan hareketi, diğer batılı devletlerde olduğu gibi, ABD’de de sempati ile karşılanmaktadır. Yunanistan’ın ilk gemisi olan Hellas fırkateyni ABD’de dizayn ve inşa edilir. Yunanistan’a getirilirken çeşitli badireler atlatan ve çıkan isyanda mürettebat tarafından Kolombiya’da satılmak istenen fırkateyn, sonunda Yunan isyancıların sancak gemisi olur.
Hellas Fırkateyni

Bu esnada dört bir yanda zorluklarla boğuşan Osmanlı Donanması’nın meşguliyeti de katılınca ortaya çıkan otorite boşluğundan faydalanan Yunan denizciler, bağımsızlık mücadelesinden saparak, ticaret gemilerini hedef alan korsanlığa dümen kırarlar.

Dönemin ABD yönetiminde bu faaliyetler, “bağımsızlık mücadelesini desteklemek için yapılan haklı çırpınışlar” olarak algılanmakla birlikte, bölgedeki deniz ticaretini korumak üzere bir deniz görev grubu görevlendirilmesine karar verilir.[2] Bu durum ABD’nin Malta konsolosu Joseph PULIS tarafından; “Yunan halkı asil bağımsızlık mücadelesinde başarısız olursa mecburen yönünü ticaret gemilerine ve korsanlığa çevirir” şeklinde rapor edilmekte, bir nevi hak görülmekte ve batılı politikalar bağımsızlığı desteklemeye yönlendirilmektedir.[3]

Yunan Korsanların İngiliz Gemisine Saldırısı


Ekim 1825’te ABD Deniz Görev Grubu Komutanı Amiral Rodgers tarafından yazılan rapor da bir o kadar ılımlıdır ve Yunan korsanlığı özünde kabul edilmekle birlikte, tacizin genelde Fransız ve Avusturya gemilerine yöneldiğini, bölgede bulunan Avusturya gemilerinin 7 küçük Yunan korsan teknesi yakaladığını belirten hafife alıcı ifadeler içerir.


Amiral Rodgers da Konsolos Pulis gibi “Bağımsız Yunan devleti kurulmazsa, Yunan denizcilerin açlıktan ölmemek için  korsanlığa yönelmekten başka çareleri kalmayacağını” ifade etmektedir.[4] Rodgers Yunan denizcilerin korsanlığa “mecburen” sürüklenmesine yönelik benzer görüşlerini 1826’daki raporunda da yineler.[5]

Korsanlıkla mücadele ile görevlendirilen Deniz Görev Grubu içerisinde, ABD’nin bu boyuttaki ilk muharebe gemisi USS North Carolina ve halen müze gemi olarak sergilenen bilindik USS Constitution da bulunmaktadır.

USS North Carolina

1826 yılına kadar Ege, Akdeniz ve Adriyatik’te diplomatik girişimler ve deniz ticaretini koruyarak korsanlıkla mücadelede bulunan görev grubunun bölgeyi terk etmesiyle, Yunan korsanların ticaret gemilerine saldırıları yeniden hız kazanır.

Yunan korsanlığının önüne geçmek için ABD bu sefer dönemin muhribi sayılan USS Warren isimli harp gemisini görevlendirir ve Kiklad adaları çevresinde ticaret gemilerini eskortlamaya başlar.

Görev Grubu Ekim 1827’de ilk Yunan korsan gemisini yakalar. Aynı ayın sonunda korsanların kullandığı bir brik ele geçirilir ve etkisiz hale getirir. Daha sonra korsanlar tarafından zapt edilmiş bir başka gemiyi kurtarır, 40 kürekli bir korsan teknesini yakalar, Mökene’de limanda bulduğu başka bir korsan teknesini ateşe verir.

Aynı periyotta USS Porpoise, Yunan korsanlar tarafından ele geçirilen bir İngiliz gemisini kurtarır.

Yunan isyanına diğer ülkeler de daha aktif müdahale etme kararı alıp 20 Ekim 1827’de İngiliz, Fransız ve Rus donanmaları Navarin’de Türk donanmasını baskına uğratınca, Yunan denizcilerin kendi davalarına döneceğini, böylelikle korsanlığının azalacağını düşünürler. Türk donanmasının yokluğunu fırsat bilen Yunan korsanlar ise bölgede oluşan güç boşluğunu fırsata çevirerek korsanlık faaliyetlerini daha da artırırlar.

1828 yılında müttefik güçler, Girit batısında bir korsan filosunu etkisiz hale getirirler. Benzer harekât daha kuzeyde de tekrarlanır. Böylelikle Yunan korsanlığının ABD ticaret filosuna yönelik tehdidinin ortadan kaldırıldığı rapor edilir.[6] Rapora göre bölgedeki korsanlık, kural tanımaz halk tarafından küçük botlarla gerçekleştirilmeye devam edilmektedir ancak göz ardı edilebilir ve güç kullanımına gerek kalmamıştır.

ABD deniz ticaretinin zarar görmekle birlikte sempatiyle yaklaştığı Yunan korsanlığına, gemileri ve ticareti büyük zarar gören Malta optiğinden olmak üzere bir de Avrupa gözüyle bakalım.

O dönem İngiliz hakimiyetinde olan Malta ticaret gemilerine de dadanan Yunan korsanların en kanlı örneklerinden biri La Speranza isimli brik tipi gemiye yapılan saldırıdır.

Koron Kalesi önlerinde, neredeyse tamamı Malta‘lı olan mürettebat ve yolcusu ile demirde olan La Speranza’nın başına gelenleri, korsanlar arasında bulunan Fernandes'in Malta mahkemelerinde verdiği ve Charles Swan'ın tarihçesinde ayrıntılı şekilde yer alan ifadeyi referans alarak anlatalım.[7]

Koron Kalesi

Yunan korsanlar önce, ticari gemi avlamak üzere silahlanarak seyre çıktıkları mistiko[8] ile La Speranza’ya iki salvo top atışı yaparlar. Kaleden bu atışa karşılık verilir ve La Speranza kıyıya yaklaşır. Bunun üzerine Yunan tekne bölgeden uzaklaşır.

Korsanlar liman dışında üç başka gemi tespit edip kovalasalar da bu gemileri yakalayamazlar. Mürettebat tekrar Koron’a dönerek demir almış olabileceğini düşündükleri La Speranza’nın peşine düşmeyi teklif eder.

Gece La Speranza’yı yakalarlar ve La Speranza’nın kaptanı Francisco Gristi’nin bir vasıta ile teknelerine gelmesini isterler. Korsanların kaptanı Panajotti bu davranışını “gemide Türk olup olmadığını öğrenmek için” şeklinde açıklar.[9] Vasıta korsan teknesine geldikten sonra vasıtadakiler derdest edilir ve ateşli silahların yanında bıçak ve kılıçlarla donatılmış bir grup La Speranza’ya çıkar. Yunan korsan teknesinde bulunan ve olayı ilk ağızdan anlatan Fernandes Malta’lılara saldırmak istemese de, Panajotti “İngilizlerin onlara ölümü tattırdığını, sıranın onlarda olduğunu” söyler.

Kaptan’dan kasa anahtarının yerini öğrendikten sonra La Speranza’nın üzerinde değerli ne varsa alınır. Önce tekneye alınan Malta’lı iki denizci öldürülür. Daha sonra Yunan bir yolcu ile La Speranza’nın kaptanı da öldürülerek denize atılır.

Swan'ın Tarihçesi



Ganimet içerisinde paranın yanı sıra, yemek takımları, gemi çanı, pusula gibi seyir yardımcıları, yelken vardır. La Speranza’nın bütün mürettebat ve yolcusu öldürülür. Korsanlardan yedisi daha sonra Naiad isimli İngiliz firkateynince yakalanır ve yargılanmak üzere 1824 yılında Malta’ya götürülür.

La Speranza Yunan korsanlar tarafından avlanan ne ilk ne son gemidir. Bunu Il Fortunato Camelo, Tagliaferro Madonna del Carmine, San Francesco, Nova Fama saldırıları izler. [10]

HMS Cambriam ve HMS Seringapatam 1825’te 17 Yunan korsan yakalar. Çıkan çatışmada 15 Yunan korsan ve 4 İngiliz ölür.

1827’de Malta bayraklı Superba, üç Yunan teknesinde toplam 135 korsanın saldırısına uğrar. Gemi korsanlar tarafından bordalanır, mürettebat ve yolcular yakalanır. Paranın nereye saklı olduğunu öğrenmek için başta Superba’nın kaptanı Francesco Zarb olmak üzere mürettebat ve yolcular tartaklanır. Bu arada olan Hannover’li Ludwig Friedrick Fischer’e olur. İş ve aşkı karıştıran korsanların talihsiz yolcuya tecavüzü, nadir rastlanan olay olarak kayıtlara geçer.[11]

Superba, tüm değerli yükü alındıktan sonra bırakılır. İngiliz gemisi HMS Talbot ile karşılaşınca personeli tarafından, yaşananlar anlatılır ve Yunan korsanların eşkâlleri ile bağlı olduğunu düşündükleri liman rapor edilir. Bahse konu korsanları bertaraf etmek için korsan adası olarak bilinen Girit’in batısındaki Gramvusa’da bulunan tekneler İngiliz gemilerince yakılır.

Bu hikayenin devamında, ele geçen ve Malta’da yargılanan bazı Yunan korsanlar 1829 yılında Avustralya’nın Norfolk adasına götürülürler ve Avustralya’daki ilk Yunan topluluğunu oluştururlar.

Bu arada hikayemizin başındaki Hellas fırkateyninin, 1831 yılındaki isyanda gemilerini Rus Amirale teslim etmek istemeyen Yunan Miaoulis tarafından Spetsai ve Hydra korvetleri ile birlikte yakıldığını hatırlatalım.

Korsanlığın yeniden gündeme geldiği bu günlerde, Karayipler dışındaki korsanlığın Türklerle özdeştirildiği sohbetlere referans olacak daha nice anlatımın olduğunu hatırlamakta fayda olabilir.

 

 



[1] BBC History Extra, Kasım 2019, Pirate John Ward: the real Captain Jack Sparrow

[2] Love, History of the U.S. Navy, 146

[3] Annual Report of Secretary of the Navy, Washington DC, 6 Aralık 1825

[4] A.g.e

[5] Annual Report of Secretary of the Navy, Washington DC, 5 Aralık 1826

[6] Annual Report of Secretary of the Navy, Washington DC, 27 Kasım 1828

[7] C. Swan, Journal of a Voyage up the Mediterranean

[8] Yaklaşık 80 tonluk küçük Akdeniz teknesi. Korsanlıkta yoğun olarak kullanılmıştır.

[9] İfadeyi veren Fernandes, muhtemelen kendini kurtarmak için kaptanın emirlerini sorguladığını ve Malta bayraklı La Speranza’ya saldırılacağını bilmediğini vurgulamak istemektedir.

[10] Bonello, Pirates in the Early British Era: The Malta Connections

[11] A.g.e

Leave a Reply

Subscribe to Posts | Subscribe to Comments

Öne Çıkan

Napoli ve Denizlerin Kılıcı

  "Denizlerin Kılıcı" sloganı ile bilinen ATMACA güdümlü mermisinin harp başlıklı test atışı başarı ile icra edildi. Bizler, yıll...

Popüler

Blogger tarafından desteklenmektedir.

- Copyright © Bahriye Sohbetleri -Metrominimalist- Powered by Blogger - Designed by Johanes Djogan -