31 Ocak 2021 Pazar



Açık kaynaklarda yer alan haberlere göre,  silahlanma faaliyetine son 20 yılın açığını kapatacak şekilde hız veren Yunanistan, Almanya’dan bir kez daha Reis Sınıfı Denizaltı Programımızın durdurulmasını talep etti.[1] Bu talebin yapıldığı tarihlerde, milli gururumuz MİLGEM, yani Ada Sınıfı Korvet Projesinin devamı niteliğinde olan TCG İSTANBUL Fırkateynimiz de denize indiriliyordu.

İskeleye Trimli Mecidiye

“Neden kendi gemimizi yapmalıyız?” sorusuna; politik, askeri, ekonomik, sosyal yönleriyle sayfalarca gerekçe gösterilebilir. Bahriye tarihimizde bu motivasyona temel teşkil edecek sayısız örnek olmakla birlikte, bu soruya Hamidiye ve Mecidiye temelinde yakın tarihimizden bir kesitle cevap arayalım.

 

Aslında daha geriye dönük bir süreç incelenecek olursa, 1829 yılında döneminin en büyük gemisi olarak tanımlanan Mahmudiye kalyonunun inşasına imza atan Türk Bahriyesi nasıl olup da torpidobot bile üretemeyecek, gemilerini modernize etmek için düşman statüsünde bulunan ülkelere avuç açacak, personelinin idare ve eğitimi için başka milletlerden medet umacak hale geliyordu diye sormak gerekir.


II Abdülhamit’in deniz gücüne kuşku ve endişe ile yaklaştığı yıllarda, amcası Abdülaziz’den miras kalan donanma Haliç’te inzivaya çekilmişken, bu yaklaşım ile çelişecek şekilde dönemin güçlü gemilerinden sayılabilecek üç modern kruvazör tedariği için üç farklı ülke ile anlaşma yapılır. Yüklü bir ödeme karşılığında hayata geçirilen bu anlaşma paketi içerisinde, efsane gemimiz Hamidiye, aynı sınıf olmasa da çok benzeri Mecidiye ve sonunda parasının büyük kısmı ödense de bize teslim edilmeyen Drama kruvazörleri yer almaktadır.

Haliç'te Donanma

Bu tedarik paketi, 1894, 1896 azınlık hareketleri sonucunda ABD, İngiltere ve İtalya’nın tazminat taleplerini gerekçelendirmek için yürürlüğe konulmuştur. Anılan ülkelere tazminat adı altında ödeme yapılamayacak olmakla birlikte, talep edilen tazminat tedarik edilecek gemilerin bedellerine gömülmesi daha makul bir çözüm  görülmüştür.


Bu gemilerden ilki ve tazminat çözümünün referans tedarik programı, ABD’nin William Cramp & Sons tersanesine ısmarlanan Mecidiye (Abdülmecid) kruvazörüdür. Sözleşme müzakeresi, Cramp temsilcilerinin İstanbul’da Amiral Eugen Kalau vom Hofe Paşa ile görüşmesi ile başlar. O dönemde yoğun olarak kullanılmakta olan yabancı müşavir paşalardan biri olan Hofe, ironik bir şekilde ABD tersane temsilcileri ile Türk Donanması’na hizmet edecek geminin tedarik programını görüşür.


355.000 altın bedelle ve zorlu bir avans ödeme süreci ile inşasına başlanan geminin kalite kontrolü Makine Müfettişi Yüzbaşı Sabri Bey ve Tekne Müfettişi Yüzbaşı Ali Bey yönetimindeki ekibe verilir.[2] Bu noktada, kalite kontrolü ve gemi inşa sürecini takip etmekle görevlendirilen personele maaşlarının Cramp Tersanesi tarafından ödendiğini belirtmekte fayda var.[3] Mecidiye’nin ileride sıkıntı çıkartacak dizayn problemlerinin bir kısmı bu ekibe adreslenecektir.

The New York Times'ta Mecidiye

Kalite ekibi ödeme adımlarına esas inşa sürecini ve gelişmeleri sürekli rapor ederler. Bu süreçte, daha sonra gemiyi Midilli’ye getirecek ve Bucknam Paşa olarak Osmanlı Donanmasında müşavirlik görevi yürütecek Ransford Dodsworth Bucknam sahne alır.

Gemi 1903 yılında denize indikten sonra inşa süreci hızlanır ve Bucknam komutasında seyir tecrübelerine başlanır. Bu tecrübelerde stim borusunun patlaması nedeniyle tersanede görevli beş personel yaralanır, ancak devam eden tecrübelerde gemi 22.4 knot sürat gösterir.[4] İnşa sürecinde geminin, çok kısa bir süre sonra birbiriyle savaşacak olan Japonya ve Rusya’ya satılması da gündeme gelir ancak bu devir gerçekleşmez.


Gemi harbe hazır şekilde ve Türk bayrağı çekili olarak Mart 1904’te çoğunluğunu ABD personelinin oluşturduğu mürettebatıyla Bucknam komutasında Midilli’ye intikale geçer. Mürettebat içerisinde Japon, Rus, Hint, İskoç, İngiliz, İrlanda, İtalya, Yunan uyruklu personel vardır ve seyir sarhoş mürettebatın çıkardığı kavgalar ve adli olaylarla doludur.[5]


Mecidiye’ye Midilli’de Rauf (Orbay) Bey, fırtınalı ve denizli bir hava kürekli bir filika ile intikal ederek kılavuzluk yapar. Geminin komutanlığına, 7 yıldır Nara’da yatmakta olan Aziziye zırhlı fırkateyninin komutanı Miralay Rıza Bey atanır.


Gemiyi inceleyen yetkililer II.Abdülhamit’e geminin çok iyi durumda olduğunu belirten bir rapor gönderirler. II.Abdülhamit de ABD Başkanı Roosevelt’e ABD gemi inşasını öven ve başka gemiler de alma niyetimizi belirten bir teşekkür mesajı göndermiştir.[6]


Atlantik Okyanusu’nu geçerken geminin tenviratından II.Abdülhamit’in tuğrasını yaptıran Bucknam, gemi Haliç’te demirleyince bu tenviratı donatır ve yaktırır. Yıldız sırtlarından bunu gören II.Abdülhamit çok memnun olur ve bunun devamında Bucknam, paşa rütbesi ile müşavir olarak görevlendirilir.[7]

Bir Toplumun Rüyası :Osman-ı Evvel, Ertuğrul Yatı ile

Bu sırada, Mecidiye ile aynı süreçte İngiltere’ye ödenecek tazminata kamufle olarak “Armstrong Whitworth” tersanesine sipariş edilen Hamidiye de Nisan 1904’te Midilli’ye gelir ve Türk personele teslim edilir. Armstrong Whitworth tersanesini, esasen Brezilya Donanması için inşa edilen ancak sahiplerinin elden çıkartmak için can attığı Osman-ı Evvel drednotundan tanıyoruz. Okul çocuklarından yaşlı köylüsüne kadar elinde avucunda ne varsa bu gemiyi satın almak için sarf eden milli teşebbüs, İngilizlerin parası ödenmiş gemiye el koyması sonrasında HMS Agincourt adıyla büyük filoya katması ile son bulur.[8]

Sultan Yeni Kruvazörü Sevdi

İtalyan Ansaldo tersanesine sipariş edilen, serinin üçüncü gemisi ve en büyüğü olan Drama kruvazörüne de parasının büyük miktarı ödenmiş olmasına rağmen Türk-İtalyan gerginliği bahane gösterilerek el konulur. Bir kesişim noktası olarak, her ne kadar Sözleşme Ansaldo Tersanesi ile imzalanmış da olsa bu geminin de büyük oranda alt yüklenicisi Armstrong tersanesidir. Ansaldo Tersanesi ayrıca 1899 yılında Mesudiye’nin modernizasyonunu da yürütmüştür. Teknesi ve zırhı eski Mesudiye 4 yıl boyunca büyük bir maliyetle modernizasyona tabi tutulur, ancak tek bölmeli bu gemi torpido tehdidi yüzünden yenilenen donanımına rağmen hiçbir zaman etkin görev yapamaz.  En dar zamanlarımızda harcanan bu para ve gayret sokağa atılmış kabul edilir.[9]

Bu noktada durumu özetlemek gerekirse donanmamız; İngiliz, Alman, Fransız, ABD’li müşavirlerce yönetilmekte, yabancı teknik ekipçe eğitilmekte, neredeyse tamamı ile savaşta bulunulan farklı ülkelerden temin edilen gemi ve ekipman kullanılmaktadır.


Mecidiye’ye dönelim.


Gemi Bahriyeye katıldıktan sonra 1909 yılına kadar donanmanın diğer gemileri ile birlikte genellikle Haliç’te yatar.


İngiliz Amiral Douglas Gamble’ın Donanmayı ıslahat hareketi ile kıpırdanan Mecidiye, 1909 yılında ferdi ve taktik eğitimlere tabi tutulur ve uzun süre sonra ilk defa Adalar Denizi’ne çıkar, seyri Girit’e kadar uzanır.[10] Devam eden süreçte uzun yıllar sonra Marmara Denizi’nde ilk defa taktik manevralar yapılır.


Mecidiye’nin ilk ciddi sınavı Türk-İtalyan savaşı içerisinde olur. Bu savaşta Çanakkale Boğazı’nın savunmasında sabit batarya görevi yürütür ve Çanakkale’den ayrılmaz.


Balkan savaşları süresince Karadeniz ve Adalar Denizi’nde yürütülen harekata katılır. 1912 yılında Fransız yapımı Yunan Delfin denizaltısının Mecidiye’ye yaptığı başarısız torpido hücumu, Yunan tarihçilerce Dünya harp tarihinde bir denizaltı tarafından savaş gemisine gerçekleştirilen ilk torpido hücumu olarak kaydedilir.[11]


Mecidiye 1915 yılında Odessa bombardımanında mayına çarparak ağır yara alır. Kaybedileceği anlaşılan geminin top kamaları ve telsiz istasyonu sökülür, tamamen batması için Yadigar-ı Millet muhribince torpido ile vurulur ancak sığ su nedeniyle geminin direkleri dışarıda kalacak şekilde sığlığa oturur. Bu olayda 26 denizcimiz şehit olur, personel Hamidiye tarafından tahliye edilir.

Mecidiye, Rus Personeli ile

Mecidiye Ruslar tarafından insanüstü bir gayretle yattığı yerden çıkartılır ve kurtarılır, Prut ismiyle Rus Donanması’na katılır. Cramp Tersanesi’nden planlar satın alınır, kamaları sökülen toplar yerine Rus topları takılır. Diğer donanımı da yenilenen Mecidiye tecrübe seyrine çıkar ama kronik stabilite problemleri daha da güçlü olarak baş gösterir.  3250 ton dizayn tonajı olan gemi, stabilite çalışmaları, yeni topları ve donanımı ile 4000 tona kadar çıkar. Bu sırada İngiltere’den ısmarlanan yeni kazanların bazıları yolda kaybolur.

 

Mecidiye, Rus bayrağı ve Prut adı altında 18 Nisan 1918 Trabzon’un işgali sırasında nakliye gemilerine destek harekatı icra eder.


1918 yılının Mayıs ayında Almanlar Mecidiye’yi, yani Prut’u ele geçirirler. Tek bacalı, silahsız ve direkleri sökülmüş gemiyi elde tutmak için ısrarcı olmuşlarsa da sonunda eski sahipleri olan bizlere iade ederler.[12] Donanmaya katıldığı günden beri kardeş gemisi olan Hamidiye, Mecidiye’yi yedekleyerek Haliç’e getirir. Donanma Mecmuasında belirtildiği üzere, “yapılan incelemede mayın yarasının mükemmel bir şekilde kapatıldığı, geminin modern kazanlar ile teçhiz edildiği ve 24 knot sürat bile yapabileceği” raporlanır.[13] Ancak bu değerlendirme son derece iyimserdir. Mecidiye’nin Sivastapol’da kalan aksamı Alemdar tarafından getirilse de gemi daha önce de olduğu gibi hiçbir zaman stabilite ve makine problemlerinden kurtulmaz.


Cumhuriyet dönemine donanma namına kalan enkazın parçası olan Mecidiye’nin görev çevrimi, onarım ve okul gemisi döngüsünde devam eder. Çeşitli görevler icra ettikten sonra 1948 yılında Hamidiye ile birlikte envanterden çıkartılır ve 1952 yılında hurda olarak satılır.


Bucknam Paşa’nın anılarında yer aldığı üzere Mecidiye döneminin harika gemisidir. Gerçekten üzerindeki modern toplar, benzeri olan Hamdiye’ye kıyasla ulaştığı yüksek sürati, dönemin gemileriyle boy ölçüşerek Osmanlı Donanması’nın yenilenmesinde öne çıkma fırsatı tanımıştır.


Ancak gerçekte durum biraz farklıdır.


Daha denize indirildiği andan itibaren gemi iskeleye yatıktır. Esasen gemi inşa konusunda tecrübeli olan tersane Mecidiye’de tasarım hataları yapmıştır. Kömürlükler tam olarak doldurulduğunda gemi stabilitesi olumsuz olarak etkilenmektedir. Denizli havalarda seyir, stabiliteye dayalı poblemler nedeniyle tedirginlik verici düzeydedir. Denge sorunları hiçbir zaman çözülemez ve Mecidiye, Hamidiye kadar etkin kullanılamaz. I.nci Dünya savaşına kadar geçen sürede devamlı trim ayarlamaları ve kapsamlı bakım gerektirir.


1914 yılında da Almanlar tarafından yapılan kontrollerde kazanların gemi stabilitesine olumsuz etkisi, dizayn hatası olarak raporlanır. Bazı kömürlükler kaldırılarak stabilite düzeltilmeye çalışılır ancak Mecidiye problemli bir gemi olarak kalır.


Sonuç olarak özelde donanma, genelde silahlı kuvvetler, başka devletlerin arzu ve yönlendirmesine bırakılamayacak kadar hassas bir dengeye dayanır. Bir harp gemisinin günümüzde dahi iyi bir yarı ömür modernizasyonu sonrasında yaklaşık 40 yıl hizmette kalacağı göz önüne alındığında, tedarik faaliyetinde ne derecek titiz olunması gerektiği açıktır. Tarihte parası ödendiği halde bizlere teslim edilmeyen gemiler, parası hazır olsa da temin edilemeyen donanım, anlaşması yapıldığı halde bilinçli olarak aksatılan tedarik projeleri düşünüldüğünde, son dönemde atılım yapan harp gemisi tasarım ve inşa faaliyetlerimizle ne kadar gurur duysak azdır.

 

 



[1] “Berlin denies Athens' request to freeze six submarines' sale to Turkey”, https://news.am/eng/news/626040.html, son erişim 31 Ocak 2021

[2] Güleryüz, Langensiepen, Osmanlı Donanması 1828-1923, S.21

[3] Uyanıker, Türk Donanmasında Mecidiye Kruvazörü, S.83

[4] New York Times, 21 Aralık 1903, “Turkey's Philadelphia-Built Cruiser Makes a Good Showing”

[5] E. Kuntsal, Osmanlı Bahriyesi’nde bir Amerikalı “Bucknam Paşa”, S.99

[6] The Washington Times, 23 Nisan 1904, s.3;

[7] E. Kuntsal, Osmanlı Bahriyesi’nde bir Amerikalı “Bucknam Paşa”, S.106

[8] Noppen, Osmanlı Deniz Harekatı 1911-1918, S.28

[9] Noppen, Osmanlı Deniz Harekatı 1911-1918, S.10

[10] Y. Teofanidis, O. Ramis, Türk ve Yunan Deniz Harbi Hatıratı ve 1909-1913 Yunan Bahri Tarihi, Çev. Binbaşı Lütfi, Deniz Matbaası, İstanbul 1930, s.13-16.

[12] Hermann Lorey, Türk Sularında Deniz Hareketleri, C.1, Çev.Tekirdağlı, H.Sami

[13] Uyanıker, Türk Donanmasında Mecidiye Kruvazörü, S.275

Leave a Reply

Subscribe to Posts | Subscribe to Comments

Öne Çıkan

Napoli ve Denizlerin Kılıcı

  "Denizlerin Kılıcı" sloganı ile bilinen ATMACA güdümlü mermisinin harp başlıklı test atışı başarı ile icra edildi. Bizler, yıll...

Popüler

Blogger tarafından desteklenmektedir.

- Copyright © Bahriye Sohbetleri -Metrominimalist- Powered by Blogger - Designed by Johanes Djogan -