Archive for Mart 2020
Covid-19 Pandemisi ve Deniz Gücü
Politik ve ekonomik mücadele son derece acımasız bir
seviyeye ulaşmışken küresel bir sağlık krizi olarak ortaya çıkan ve tehdit
algısının en üst sırasına oturan COVID-19 Pandemisi, Antarktika dışında tüm
kıtalara yayılmış durumda. Daha bir iki ay öncesine kadar farklı coğrafyalarda
güç savaşı veren ülkeler, tüm gayretini hastalığın yayılmasını yavaşlatmak ve
etkisini azaltmaya harcıyor.
Hızla yayılan pandemi, insanlar arasında dayanma gücü en
düşük olanları hedef alırken, aslında mücadelenin insani ve politik
kodlarındaki benzerliği de ortaya koyuyor. Nasıl sonuçlanacağını kestirmek zor
olsa da ülkeler arasında da en büyük felaketi yaşayanların, hazırlıksız ve
dayanma gücü düşük olanlardan seçileceği konusunda bir beklenti oluştu bile.
Hatırımızda kalan tecrübelerimize istinaden kullandığımız
metrikler, yaşadığımız bu durumu ölçmede çok işe yaramıyor. Toplumsal değişim
daha önce on yıllar veya yıllar ile ölçülürken, bazı ülkelerin bir iki hafta
içerisinde içinden geçtiği süreç ve geldiği nokta, geleceğe yönelik projeksiyon
yapmayı her zamankinden daha zor kılıyor. Önceki gelecek projeksiyonları
neredeyse tamamen anlamını yitirmiş durumda. 10-20 yıl sonrası için öngörülen
bazı beklentilerin gerçekleşme süresi aylara çekilirken, uzun yıllar sahnede
kalacağına kesin gözüyle bakılan kimi küresel aktörün, süregelen felaketten
nasıl çıkacağına yönelik çok olumlu tahminler gelmiyor. Yılların güvenilen
ittifak ve birliktelikleri, dağılmak veya yeni formlar almak için sisin
kalkmasını bekliyor. Uluslararası güvenlik alanında kartlar yeniden
dağıtılmıyor, belki de oyununun kuralları tamamen değişiyor.
2. Gelecek
Projeksiyonu
Gelecek projeksiyonu için kullanılan parametrelerin kabul
edilebilir sapmanın çok üzerine çıktığı bu günlerde, ülkelerin deniz kuvvetleri
özelinde eğilim tahmininde bulunmak çok da kolay olmamaktadır. Bazı ülkeler
daha şeffaf bir şekilde silahlı kuvvetler ve donanmalarında alınan tedbirleri
paylaşırken, ulusal güvenlik stratejileri gereği bilgi paylaşımını son derece
kısıtlı tutanlar çoğunlukta kalmaktadır. Esasen, güvenlik stratejilerindeki
eğilimi tespit etmeden, deniz gücünün nereye gittiğini tespit etmek çok doğru
ve uygulanabilir değildir. Ancak yeni gelecekte kuvvetli yer edinmek için
kolları sıvamış birkaç ülkenin dışında kalanlar sadece mevcut durumu en az
hasarla atlatmaya odaklandığından, kısa vadede (6 ay-1 yıl) güvenlik
stratejilerinde yorumlanabilir değişiklikler görmek kolay olmayacaktır.
Bu çerçevede, geçmiş döneme ilişkin güvenlik yaklaşımlarını
aklımızın bir köşesinde tutarak, krizin toplumsal ve ekonomik etkileri ile bu
alanda uzmanların su yüzüne çıkarmaya başladıkları eğilimler optiğinden deniz
kuvvetleri özelinde bir analiz yapılmaya çalışılabilir. Tabi ki bu kadar
kırılgan eğilim setleri ile yapılan gelecek projeksiyonları da son derece
kırılgan olacak ve kabul setinin ilk dayanağı ortadan kalktığında değersiz
kalabilecektir.
3. Eğilim
Setleri
İçinde bulunduğumuz durum içerisinde bu alanda çalışan
uzmanların geniş katılımla uzlaşabildikleri eğilim setleri henüz oluşmamış
olmakla birlikte, projeksiyona esas teşkil edecek çıkış noktalarının
oluşturulabilmesi maksadıyla analizimiz için aşağıda belirtilen eğilimler temel
alınmıştır.
- Tarım, doğal kaynaklar ve
sanayi anlamında dışa bağımlı ülkeler ekonomik güçlerini ve politik
etkilerini hiçbir dönemde olmadığı kadar hızlı bir şekilde kaybedecektir.
- Kendini hızla toparlamayı
başarıp üretimde eski gücüne kavuşan aktörler, hayatta kalma içgüdüsüyle
pandemiye odaklanmış ülkelerden kaynaklanan politik boşluğu doldurmak isteyeceklerdir.
- Yeni dünya düzeni eski
tanımıyla Batı odaklı olmayacağından, önceden kabul edilen kural
setlerinde ciddi değişimler olacaktır. “Dünya İnzibatlığı” rolünü ilk defa
üstlenen aktörler, kullandıkları alışılmış dışı yöntemlerle her coğrafyada
farklı sürtüşme ve çekişmelere yol verecektir.
- Ortaya çıkan boşluktan
kaynaklanan fırsatları değerlendirmek isteyebilecek bazı aktörler bölgesel
çatışmalara yol açacaktır. Bu şekilde yılların donmuş ihtilafları veya gerilimleri,
göreceli olarak daha çabuk toparlanan veya krizden daha az etkilenen
aktörler tarafından kendi lehlerine olacak şekilde hızlıca çözülmek
istenebilecektir.
Daha önce de bahsedildiği gibi yukarıda belirtilen eğilim
setleri, pandeminin bir anda ortadan kalkması (doğal yollar, aşı veya ilaç gibi
tıbbi tedbirler) veya kontrol edilemez bir hal alarak tüm insanlığı kökten
tehdit eder hale gelmesiyle anlamını yitirecektir.
4. Deniz
Gücü Projeksiyonu
Harp gemileri her dönem için çok temel bir felsefe üzerine
inşa edilmiştir: dışarıdaki tehdide direnç ve taarruz. Bu felsefe günümüze
kadar görevini yerine getirmiş gibi gözükmekle birlikte, karşı kaldığımız
durumda ne kadar etkili olacağı belirsizdir. Bu belirsizlik, donanmaların ulusal
güvenlik stratejileri içerisindeki kendine ait bölümün de yeniden yazılmasına
neden olabilecektir.
a. Ülke Güvenliği İçin Donanmanın
Korunması:
Donanmanın korunması dendiğinde esasen akla ilk gelen, asli
unsurlar olan gemilerin hatta harp gemilerinin korunması olmuştur. Yıllarca
kişisel gereksinimlerini ikinci plana atmış personelden her birinin hastalıktan
korunması; eğitim, bakım, ikmal gibi gemi yaşam döngüsünün eksiksiz şekilde
sürdürülebilmesinin ilk defa önüne geçmiş görünmektedir.
Bu noktada yüzer unsurlar ile kıyı birlikleri arasında son
derece dramatik bir fark bulunmaktadır. Eğer gemide temiz bir başlangıç
yapılabilirse, barış dönemi görevlerini gerçekleştirecek şekilde (kısıtlı liman
periyodu içeren yoğun seyir faaliyeti) faydalı bir izolasyon sağlanabilir ve
salgının öncü dalgalarının etkileri azaltılabilir. Ancak tabi ki burada temel
kabul, başta ifade edilen “temiz başlangıç” kriteridir. Yapıları itibariyle “sosyal
izolasyon” gibi toplumsal tedbirler uygulanamayacağından, hastalığın gemiler
içindeki yayılma hızı, şehirlerden çok daha hızlı gerçekleşebilecektir. Bir
vakanın bile ortaya çıkması durumunda, anılan yüzer unsurun en azından 2 hafta harekât
faaliyeti icra edemeyebileceği düşünülmelidir.
Bu noktada ileri üsler açısından zayıf durumda olan ve bölge
dışı harekât icra etme motivasyonu yüksek ülkelerin (Fransa, İngiltere ve Rusya
Federasyonu gibi) tehdide uygun reaksiyon göstererek sürdürülebilir tempoyu
yakalaması da son derece güç olacaktır.
Ancak yine de tüm yüzer unsurlar ve hatta operasyonel
seviyedeki karargahlar için alınabilecek ilk uygun tedbir, geniş komuta kontrol
imkanları ve nispeten yüksek yaşam standardı sunan yüzer platformların etkin
kullanımla denizde izolasyonudur.
Konunun önemi, tedbirsiz yaklaşımlar üzerine kurulu
senaryolarda rahatça görülebilir. Uygun şekilde karşılanamayan ilk dalgalarda
gemi personelini hastalığa teslim eden donanmalar, panik tedbirlerle kısıtlı
sayıda gemiyi harbe hazır tutmaya odaklanacak, harekat görevlerini
sınırlandıracak veya tamamen kaldıracak, ulusal güvenlik stratejisindeki önemli
görevlerini “hayatta kalma mücadelesi” ile değiştirecektir.
Bu çıkış noktasından hareketle, personel korunmasındaki en
ufak zafiyet, ilgili ülkeyi belirsiz bir süre savunmasız bırakabilecektir.
2 ve 4 numaralı eğilimler göz önüne alındığında, belki de
bir iki ay sonra hala yoğun harekat temposunu sürdürebilecek şekilde ayakta
kalmayı başaran donanmaların hizmet ettiği kısıtlı sayıda ülke, deniz
alanlarının kısa vadede (6 ay-1 yıl) mutlak gücü olacaktır. Orta ve uzun vade
için, ekonomik eğilimlerin daha belirleyici olması beklenmelidir.
b. Donanmanın Toplum Faydası İçin
Kullanılması:
Bugüne kadar afet ve insani yardım gibi alanlarda etkinlikle
rol alan deniz kuvvetleri unsurlarının, süregelen pandemi sürecinde de rol
alması gündemdedir. Faaliyetlerini şeffaf şekilde paylaşan ülkelerde bu durumun
örnekleri şimdiden görülmeye başlamıştır (ABD, İngiltere, İrlanda vb.).
Platformların bazılarını toplum faydası için ayırma noktasında, kapasite
açısından ciddi bir ayrım bulunmaktadır. Burada ABD gibi, sadece bu maksatla
kullanılabilecek ve harp kabiliyetine etkisi sınırlı olacak platforma (USNS
Comfort, USNS Mercy Hastane Gemileri vb.) sahip ülkelerle, harp görevlerinden
feragat edilerek toplum hizmetine sunulacak platformlara (amfibi gemiler, kurtarma
gemileri, komuta kontrol gemileri vb.) sahip ülkeler ayrışmaktadır. Bu seviyede
bir pandemi içerisinde, “gemi” gibi bir ortamda salgını kontrol altında tutmaya
çalışmanın ciddi bir bedeli ve bir o kadar ciddi riskleri olacağı göz önüne
alındığında, bu hizmeti gören platformların kısa vadede belirsiz bir süre için
oyun dışı kalması muhtemeldir.
Pandeminin personel yetiştirme faaliyetlerine ilişkin
olumsuz etkisini de dikkate alarak, hastalık (veya sadece belirtileri bile)
görülmüş platformlardaki tüm personelin sağlıklı personelle değiştirilmesine
olanak sağlayacak genişlikte personel havuzu bulunan ülke sayısı son derece kısıtlıdır.
Toplum hizmeti için ayrılabilecek platformların çoğunun (kurtarma gemileri,
LHD/LSD/LST’ler, komuta kontrol gemileri) donanmalarda kısıtlı sayıda (çoğu
zaman bir ikincisi bile olmayacak şekilde) bulunması ise karar vericiler için
ayrı bir çeldirici olarak yer almaktadır.
Kriz ortamı 4 numaralı eğilime evrildiği takdirde, halkın
hizmetine sunulan yardımcı sınıf gemilere ilişkin vazgeçişin ağır bir bedeli
olabilecektir.
c. Ekonomik
Eğilimlerin Donanmalara Etkisi
Pandeminin ülke ekonomilerine yapacağı olumsuz etki kaçınılmazdır.
Her ne kadar bazı ülkeler bu durumu fırsata çevirme şansını kaybetmemiş olsa da
ülkelerin önemli çoğunluğu salgının yıktığı ekonomilerinin yarasını sarmanın
arayışı içerisine girecektir. Bu arayış, politik ihtirası yüksek ülkeler
haricindeki donanmalar için mali daralma anlamına gelmektedir.
Donanma oluşturmak ve işletmenin normal durumda bile ülke
ekonomilerine maliyeti yüksekken içinden geçilen süreçte donanmalar için
ayrılabilecek maddi kaynak hızla eriyecek özellikle kısa (6 ay-1 yıl) ve orta (1-3
yıl) vadede harekat temposuna olumsuz etkiler oluşturacaktır. Ekonomik sarsıntı
etkilerini sırasıyla tedarik, ikmal, bakım onarım gibi alanlarda gösterecektir.
Parça temininde yaşanacak sıkıntıların güçlü ekonomileri dahi olumsuz etkilenmesi
beklenmelidir. Böyle bir ortamda özellikle kısa ve orta vadede “kemirme”nin (öncelikli
platformların bakımdaki veya daha az öncelikli platformlar üzerinden sökülen
malzeme ile faal halde tutulma gayreti) de etkisiyle harbe hazır platform
sayıları dramatik şekilde azalabilecektir.
Ekonominin personel temin ve kalitesine etkileri her ülkede
farklılık göstermekle birlikte, üretim sektöründeki kısa ve orta vadede
daralmanın sonucu genelde hizmet sektörüne talebin artması şeklinde
gerçekleşmektedir. Bu da ekonomik durgunluk yaşayan ülkelerdeki personel
kalitesinin artmasına yol açabilecektir. Eğitim alanına aktarılan kaynaktaki
azalma ile artan personel kalitesi çelişkili bir kültürel dönüşüme gebedir.
d. Politik Eğilimlerin Donanmalara
Yansıması
Nasıl olacağını tam olarak kestiremesek de ortaya çıkacak
yeni tabloda ekonomik ve politik açıdan daha iyi bir yer edinmek üzere yüksek
ihtiraslı politikalarla saldırgan tutumlar izlemesi muhtemel bazı ülkelerin sahneye
çıkması olasıdır.
Özellikle yılların ihtilaflarını tedbirsiz rakiplerinin
düştüğü zayıf durumdan istifade ederek kendi lehlerine olacak şekilde çözüme
kavuşturmak isteyebilecek ülkeler bölgesel ve küresel anlamda tehdit
oluşturabilecektir. Bu olası çatışma alanlarından karadakileri bir kenara
bırakır ve denize taşan veya tamamen deniz alanlarına odaklanan çatışmalara
yönelecek olursak; içinde bulunduğumuz coğrafyanın paydaşları arasında da bu
ihtirası taşıyan ve nesillerdir toplumunun genlerine kodlanan politikalarını uygulamaya
koymak için fırsat kollayan pek çok örnek görebiliriz. Burada belirleyici olan,
hangi ülkenin pandemiyi nasıl yönettiği (kaynak kullanımı) ve ne kadar
etkilendiği (stoktaki enerjisi) olacaktır.
4 numaralı eğilimde yer alan varsayımların donanmalar üzerine,
yakın geçmişimizde olduğundan çok daha fazla yük getirmesi muhtemeldir.
“Güçlü kalan donanmayla güç gösterimi” noktasında iki ayrı
örneği ele almak gerekebilir.
-
Salgının etkilerini topyekün kontrol altına
almış güçlü ülkenin güçlü deniz gücü,
-
Salgının etkilerini yoğun bir şekilde yaşayan
ülkenin salgından izole deniz gücü.
İlk durum esasen son derece açıktır ve politik ajandasını devletim
tüm organlarıyla destekleyebilecek güçte olan ülkelerin sahada üstünlük kurması
ve 3 numaralı eğilime uygun olarak küresel/bölgesel inzibatlığa soyunması
olağandır.
İkinci durum ise çok daha karmaşıktır ve burada donanmanın
rolünü, ülkenin politik hedefe yönelik ihtiras ve motivasyonu belirleyecektir.
Süre uzadıkça salgından izole bir şekilde denizde harekat görevi icra eden
gemilerin bu durumunu koruması gittikçe daha zorlaşacak, hassasiyetler artacak,
ana karada gelişen olayların gemi personeli üzerindeki moral ve motivasyonunu
yıkıcı etkisi dayanılmaz bir hal alabilecektir.
Her durumda, donanmalar kendini yıllardır tatbikatını
yaptıkları politik hedefin peşinde veya daha önce akıllarına bile gelmeyen
harekat alanında daha az hazırlıklı oldukları bir çatışma ortamında
bulabilecektir. Burada en önemli nokta, dışa bağımlı donanmalar için böyle bir
harekatın sürdürülebilirliğinin, güvenirliği her zaman tartışma konusu
olabilecek dayanışma ve anlaşmalara sıkı sıkıya bağlı olmasıdır.
5. Sonuç
Halen sürecin hangi safhasın olduğunu bilemediğimiz Covid-19
Pandemisi’nin olası etkilerinin her alanda tartışıldığı ve ülkelerin geleceğine
yön vermek için en az virüsün kendisiyle savaşmaya ayırdığı kadar gayret sarf ettiği
bir dönemde kurum özelinde gelecek projeksiyonu yapmanın zorlukları aşikardır.
Ancak günler ilerledikçe eğilimler daha da netlik kazanacak ve donanmaların
yeni dünyadaki rolü de netleşecektir.
Ancak “hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı” varsayılan yeni
dünya düzeninde, deniz gücünün de konvansiyonel metodlarla sürecine devam
etmesi mümkün gözükmemektedir. Donanmaların üstleneceği rolün belirleyicisi de
ülkelerin güvenlik politikalarındaki kırılmalar ve bu kırılmaların deniz gücü
kullanımına etkileri olacaktır.
Yeni kurulan düzende ülkemizin ve deniz gücümüzün çok daha iyi bir yer edinmesi dileğiyle...
29 Mart 2020 Pazar
Merhaba
Merhaba,
Çocuk yaşta üzerine geçirilen denizci üniforması, tek başına kimseyi bahriyeli yapmaya yetmez. Masa başı dersleri, simülatör eğitimleri, askeri eğitimler ve ceza talimleri de...
Bahriyelinin değerini belirleyen ve bir dönem üniforma giymiş sıradan bireylerden ayıran, denizin sert ve çetin ortamında verdiği sınavlar kadar, her fırsatta geliştirdiği entelektüel birikimidir. Bahriyeli modern harbin gerekleri kadar kendini var eden motiflerin her birinin altında yatan anlam ve hikayeyi de bilir. Türk bahriyesinin 1000 yıla uzanan kültürel mirasını kendinden sonraki nesillere aktarmanın çok büyük bir sorumluluk olduğunun bilinciyle, denize ve denizciliğe sadece meslek olarak değil, kişiliğinin temelini oluşturan maya olarak yaklaşır.
Yıllar içerisinde son derece zor şartlarda edinilen tecrübenin genç nesillere aktarılması ve olgun nesiller arasında paylaşılması, kültürel mirasımızın sürekliliğinin temel direğiyse eğer, yıllarca üst perdeden anlatılan deniz hikayeleri dinlemiş biri olarak bu etkileşimde en etkili yöntemlerinden birinin, samimi bahriye sohbetleri olduğuna inanıyorum.
Ne de olsa her maceradan öğretilerle dolu yeni hikayeler çıkarmak bin yıllardır süregelen denizci geleneği değil midir?
Vira bismillah...
Öne Çıkan
Napoli ve Denizlerin Kılıcı
"Denizlerin Kılıcı" sloganı ile bilinen ATMACA güdümlü mermisinin harp başlıklı test atışı başarı ile icra edildi. Bizler, yıll...


